Haramiler gibi yol kestiler.
Atlarıyla itleriyle saldırdılar.
Sanki haçlı seferi ilan edilmişçesine akıl almaz bir kin ve nefretle yerde yatan vatandaşımızın üzerine köpeklerini saldılar.
Kadın erkek demediler canlı yayınla copladılar.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Dışişleri Bakanının uçağına iniş izni vermediler.
Diplomatik pasaport ve diplomatik dokunulmazlığı olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanını Konsolosluğa 30 metre kala durdurup uluslararası hukuka göre Türkiye toprağı sayılan konsolosluğa sokmadılar.
Konsolosun da Sayın Bakanla görüşmesine izin vermediler.
Sayın Bakanın danışmanlarını gözaltına aldılar.
Yetmiyormuş gibi aracını çekici ile çekme tehdidinde bulunarak, istenmeyen kişi ilan edip polis görünümlü domuzları tarafından birkaç saat bekletildikten sonra sınır dışı ettiler.
Bakanlarına sahip çıkmak isteyen gurbetteki Türk Vatandaşlarına her türlü alçakça hakareti ve barbarlığı yaptılar.
Bütün bu ahlaksız, şerefsiz ve katıksız faşizan uygulamalarını o bölgede olağanüstü hal ilan edecek kadar ileri götürdüler.
Darbe girişimine maruz kalmış ülkemizdeki olağanüstü hali eleştirenler bir Bakanımızın varlığından duydukları korkudan olağanüstü hal ilan ettiler.
Neydi bunları altlarına kaçıracak kadar korkutan?..
Ne Viyana Sözleşmesini ne de uluslararası teamülleri dikkate aldılar.
Yırtık çoraptan çıkan parmak gibi ikide bir açıklama yapan Avusturya, mülteciler gelecek korkusuyla altına bez dayanmayan Almanya’dan sonra her fırsatta bize örnek gösterilen Hollanda Hitlerin kemiklerini bile sızlatacak bir domuzlukla faşizmi zirveyle taşıdılar.
Bu kadar açık insan hakları ve uluslararası hukuk ihlallerine rağmen yıllardır fikir özgürlüğü, demokrasi, insan hakları konularında bize örnek gösterilen batının iğrenç yüzü kabak gibi ortaya çıktı.
Ne AB’den ne NATO’dan ne insan hakları örgütlerinden ne kadın kuruluşlarından çıt çıkmadı.
Nedense kimse bu olaylardan dolayı “endişeli” değildi
Ve kimse böylesine bir alçaklığı ”not” etmemişti.
Hatta ortalığı germeyin filan türünden açıklamalar yaptılar.
Silahsız masum insanların bakanlarına sahip çıkmaları akıllarını başlarından aldı.
Bu güne kadar beslemelerle muhatap oldukları için tanıyamadıkları milletin vefası ödlerini patlattı.
Açıkça görüldü ki bunlarda demokrasinin “d” si bile yok.
Bunlarda tahammül, insana ve insan haklarına saygı, fikir ve inanç özgürlüğü yok.
O nedenle de bundan sonra böyle aşağılık ülkelerden alacağımız ders yok ama artık vereceğimiz ders çok.
Denemesi bedava.
PKK’yı FETÖ’yü ve bütün terör örgütlerini ahlaksızca destekleyen, şehirlerinde meydanlarında her türlü eylemleri yapmalarına fırsat ve destek veren, darbe gibi dünyanın en alçak eylemini kınamadığı gibi darbecilere kucak açan, darbeci şerefsizlerden medet uman ülkelerin artık müttefikimiz olmaları mümkün değildir.
Bunların stratejik müttefik değil stratejik yavşak, stratejik alçak ve stratejik kalleş oldukları hiçbir kuşkuya yer vermeyecek kadar açık bir şekilde görülmüştür.
Bir fahişe bile bunlardan daha haysiyetlidir.
Ülkemizde yapılacak referandumdan kırmızı görmüş boğa gibi korkup şimdiye kadar yutturdukları değerleri tezek gibi çiğnediklerine göre bu sefer korkuları ciddi olsa gerek
Bunların dost olmadıklarını hatta ülkemizdeki terörün bir numaralı destekçileri olduklarını biliyorduk ama referandum Sayın Bahçeli’nin deyişi ile heriflerin “ayarlarını” bozdu.
Kuduz köpekler gibi salyaları akıyor.
Onlara ne bizim referandumumuzdan.
Vatandaş ne derse o..
Almanya’ya, Hollanda’ya, Avusturya’ya mı soracaktık?..
Biz onların seçimlerine karışıyor muyuz da pis burunlarını bizim iç işlerimize sokuyorlar?..
Amla unuttukları bir gerçek var.
Terör örgütlerinin kucağındaki medyalarından atılan her başlık ters teper.
Bu millet dayatmaya, akıl vermeye gelmez..
Saraylarında palyaçoluk, şamar oğlanlığı yapan üç beş hain bulabilirler ama bu millet bu güne kadar dışarıdan yapılan hiçbir dayatmaya eyvallah demedi.
Bu millet doğruyu eğriyi bilir gereğini yapar.
İşte bu nedenle hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Yerde köpeklerinin saldırdığı vatandaşımızın fotoğrafı hepimizin beynine kazındı.
Kolay kolay silinmez.
Artık yanağından makas alınıp “aferin lan” denilecek bir Türkiye yok.
Bu devlet köpeklerine ısırtılan coplanan vatandaşın da uçağına iniş izni verilmeye konsolosluğa sokulmayan ve sınır dışı edilen Bakanlarının da hesabını sorar.
Bütün olan biten dünyanın gözü önünde gerçekleşirken, içerideki demokrat kılıklı soytarıların, gezi kalkışmasında orantısız güç masalları ile polise saldıranların, güneydoğuda hendekler kazılıp ambulanslar kurşunlanırken devleti, polisi suçlayan bildiriler yayımlayan aydın bozuntusu beslemelerin, sadece demokratik haklarını kullanan Bakanlarımıza ve insanlarımıza barbar Avusturya, Almanya ve Hollanda’nın yaptığı faşizmin en aşağılık uygulamaları karşısında dut yemiş bülbüle dönmeleri, kuduz köpekten beter polislerine tek söz söyleyememeleri, bu ahlaksızlığa ortak olduklarını göstermektedir.
Hepsi suçüstü yakalanmışlardır.
Ya Avrupa’da siyaset yapan sözüm ona Türk siyasetçiler.
İkide bir Türkiye’ye parmak sallayıp insan hakları, fikir ve ifade özgürlüğü, gösteri ve protesto hakkı nutukları çeken beslemeler.
Türkiye’ye gelip istedikleri bölgede istedikleri gibi geziyor, her türlü kışkırtmayı yapıyorlardı.
Kandilin iş ortağı partinin meclis grubunda elçiler fikir ve ifade özgürlüğü nutukları çekiyorlardı.
Türklere yönelik cinayet davasının tanıkları birer birer öldürülüp davayı yıllarca sonuçlandıramayan Almanya’nın yargısı bağımsızdı ve kararlarına karışılamazdı ama Türk yargısının kararlarına müdahale edilebilirdi.
Avrupa değerleri denilen şeylerin aslında İSKİ’nin kanalizasyon hatlarında sürüklenen atıklar kadar değeri olmadığını bundan daha güzel gösteremezlerdi.
Alman, Avusturya ve Hollandalı siyasetçiler faşist, nazi artığı, Hitler bozuntusu denilince bozuluyorlar.
Bence yaptıkları alçaklıklar karşısında bu ifadeler az bile.
Bir de utanmadan gerginliği tırmandırmayalım diyorlar.
Aga.. Bırak tırmansın hatta inceldiği yerden de kopsun.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin Bakanlarına ve vatandaşlarına edepsizlik yapanlara hadleri bildirilmelidir ki bir daha böyle bir alçaklığa heveslenmesinler.
Besledikleri teröristlere, katillere, cemaat artıklarına güvenerek Türkiye’ye ayar verebileceklerini, algılarla işi götürebileceklerini zannedenlerin burunlarının kırılma zamanı gelmiştir.
Ve o zaman bu zamandır.
Türk ve Müslüman düşmanı ırkçı domuzlar; Mark Rutte de Geetd Wilders te Angela Merkel de Christian Kern de bu düşmanlıklarının bedelini ödemelidirler, ödeyeceklerdir, ödetilecektir.
Tankların, topların uçakların durduramadığı milleti üç tane ırkçı faşist domuz mu durduracak?..
Korkunun ecele faydası olmadığını öğrenmelerine az kaldı.