Hatırlanacağı üzere, geçen hafta İstanbul'da bir Alman vatandaşı kaldığı otel odasından caddeye siyasi içerik taşıyan bildiriler attı.
Taksim Gezi Parkı karşısındaki bir otele gelen Alman vatandaşı Enden Morius S, parka bakan bir oda tuttuktan sonra gece otelden dışarı çıktı ve kayıplara karıştı.
Sabah ise odadan caddeye bildiri yağdı.
Olay yerine giden polis, bildirinin hangi odadan atıldığını tespit ederek odaya girdi. Odada otelden ayrı internet ağı, kamera sistemi ve yazıcıdan oluşan düzenek bulundu. Polisler, düzeneğin uzaktan kumanda ile çalıştırıldığını ve kameralar ile takip edildiğini tespit etti. Türkçe ve Almanca yazılan bildirinin son kısmında, "Bu bildiri Bavyera Eyaleti ve Alman Federal Hükümeti'nin maddi desteğiyle finanse edilmiştir. Direniş hareketini destekleyin, bu bildiriyi yayın" yazısı dikkat çekti.
Bildiride alenen direniş ve kalkışma yani vatandaşın huzurunu bozmaya yönelik koas çağrısı yer alıyordu.
Bir kıçı kırık şerefsiz Alman ülkemize gelip otel odasında özel düzenek kurup kalkışma ve isyan çağrısı yapıyor ve bu tezgah Bavyera Eyaleti ve Alman Federal Hükümeti'nin maddi desteğiyle gerçekleştiriliyor.
Alman basın yayın organları içimizdeki Almanlarla can ciğer kuzu sarması olurken çıkarlarına engel gördükleri Cumhurbaşkanı ve hükümet üyelerine ahlaksızlık ve alçaklıkta sınır tanımayacak kadar küstah ifadelerle saldırıyorlar.
Bunlar; basın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü gösteri özgürlüğü ile açıklanamayacak kadar iğrenç ve iç işlerimize müdahale amaçlı provokasyonlardır.
Alman derin devletinin öldürdüğü Türklerle ilgili davaları yıllardır sonlandıramayıp her duruşma öncesi bir tanığın ortadan kaldırılmasına göz yuman Alman yargısından aldıkları cesaretle elin Almanı otel odasından bildiri dağıtıyor.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına, Başbakanına hakaret ve ölümle tehdit, isyan ve kalkışma medeni (!) Alman yargısına göre suç değil.
Almanya’daki Türklerin bırakın otel odasından bildiri dağıtmayı, bırakın Alman Cumhurbaşkanını öldürürseniz Mercedes otomobil sizin pankartı asmalarını Türkiye’den gelen bir bakanla başbakanla ya da cumhurbaşkanı ile bir salonda toplanmaları bile yasak.
Ama PKK’nın paçavralarını taşımaları, küfür, tehdit ve hakaret pankartlarını başbakanlık binasının burnunun dibinde taşımaları serbest..
Almanya'da dün de (05/07) Federal Başbakanlık binası önünde bir arabanın önüne Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz'in resimlerinin bulunduğu bir pankart açılarak "Bu arabayı (Mercedes) kazanmak istiyor musun? O zaman diktatörlüğü öldür" yazılmıştı.
Gelinen nokta şudur.
Düşmanlık gizlenmeye gerek görülmeyecek kadar aleni ve alçakça yapılmakta ve bu politika bizzat Alman devleti ve hükümeti tarafından desteklenerek teşvik edilmektedir.
Medeni Almanya’nın terör seviciliği demokrasinin ırzına geçmeyi meşrulaştıracak bir seviyeye çıkmıştır.
Türkiye aleyhinde kim ve ne varsa Almanya’nın müşfik kanatları altında yer bulmuştur.
Artık şu müttefiklik palavrasını bir yana bırakalım.
ABD gibi Almanya da gizlemeye gerek görmeden ve göstere göstere bir Türkiye düşmanlığı yapmaktadır.
Almanya İç İstihbaratı Anayasayı Koruma Teşkilatı raporuna göre, PKK Almanya'da Eylül 2015'ten 2016'nın başına kadar 13 milyon Euro'yu aşkın para topladı.
Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere ve iç istihbarat teşkilatı Başkanı Hans Georg Maassen yıllık istihbarat raporunu kamuoyuna açıkladı.
Almanya'da özel koruma ve bakım altında 14 bin civarında sempatizanı bulunan PKK Eylül 2015'ten 2016 yılı başına kadar 13 milyon Euro'nun üzerinde para topladı.
PKK son 10 yılda Almanya'da topladığı parayı iki katın üzerinde artırdı.
Suriye ve Irak'taki çatışmaların ve terör örgütü DEAŞ'la savaşın PKK'nın para toplamasında ve örgüte üye kazanmasında önemli payı oldu. Almanya ve Avrupa ülkelerinden Suriye ve Irak'ta savaşmak üzere militan toplanmasında PKK gençlik teşkilatının büyük sorumluluğu bulunuyor. Almanya'dan gidenler arasında Kuzey Irak'ta, Hakkari'de çatışmalarda ölenler var. Almanya'dan DEAŞ'la mücadeleye katılmak için çatışma bölgelerine 180'inin üzerinde giden oldu.
Bunların büyük çoğunluğunu PKK götürdü. PKK'dan bağımsız gidenler orada PKK saflarına katıldı.
PKK, Fetö ve diğer terör örgütlerinin işlediği her cinayetten ve her masumun kanından ABD gibi Almanya’nın da sorumluluğu bulunmaktadır.
Ellerindeki kan temizleyemeyecekleri kadar yoğundur.
İncirlik’ten sepetlenerek “güvenmiyoruz” mesajı verilen Almanya’ya artık daha etkili ve acıtıcı mesajlar verilerek canının acıtılması zamanı gelmiştir.
Dostluğumuzun değerini bilmeyenlere düşmanlıklarının bedeli ödetilmelidir.
Borçlarını ödeme karşılığında esir aldıkları Yunanistan’ın iki zibidisine Türk sivil yük gemisine ateş açtırarak bizi korkutacağını zanneden, koruyup kolladığı PKK’nın Güneydoğu’da kendilerine engel gördükleri yerel siyasetçilerimizi, genç öğretmenlerimizi infaz etmelerinden rahatsızlık duymadığı anlaşılan Almanya’nın uygulamaya koymak istediği yeni kaos planlarının gerçekleşmesi için el altından desteklediği beslemelerine de bedel ödetilme zamanı gelmiş hatta geçmektedir.
Bu millete huzuru çok gören ve biri bitmeden diğerinin fitilini ateşleyen hainlerden artık bıktık.
Anlaşılıyor ki darbeden, işgalden, kalkışmadan, kaostan vazgeçmeye niyetleri yok ama Devletimizin de bu hainlerin yaptıklarını yanlarına bırakmaya niyeti olmadığını biliyoruz.
XXX
Katar’ı ablukaya alan Suudi Arabistan, Mısır, BAE ve Bahreyn başta olmak üzere ABD kuklası sözüm ona Müslüman ülkelerin Katar’a verdikleri ültimatomda yerine getirilmesi için süre verdikleri talimatlardan biri de Katar’daki Türk üssünün kapatılması.
Ne kadar acı değil mi?..
ABD’nin koynunda yatmakta utanmayan ve sözüm dini esaslara göre yönetilen bu ülkeler bir Müslüman ülkeden o ülkede bulunan bir başka Müslüman ülkeye ait askeri üssün kapatılmasını istiyorlar.
Katar’daki Türk askeri üssünün Mısır’a, BAE’ne ve Arabistan’a ne zararı olabilir?...
Ama Türk üssünün ABD’ne, Almanya’ya ve Nato’ya ve uşaklarına zararı olabilir değil mi?..
Misal Katar’da istedikleri gibi at oynatamayabilirler..
Kendileri göremedikleri ya da görmekten çekindikleri hesabı çakma Müslümanlara gördürmek istiyorlar.
Bu sözde Müslümanların düşmanlık konusunda Almanya’dan farkları var mı?..
Aptal Mısır/Arabistan hayranlarının gözleri ne zaman açılacak bilmiyorum ama böyle din kardeşlerinin cehennemin dibine kadar yolları var.
ABD’nin koynundan çıkmadıklarına göre bizden uzak olsunlar.
Çakma Müslümanların islamiyete/müslümanlara verdiği zararı inançsızlar vermedi.
Mısır, BAE ve Arabistan ve işbirlikçilerinin ihanet ve zulümlerinin karşılığını görecekleri günler uzak değildir inşallah.
XXX
15 Temmuz gecesi darbecilerin ele geçirdikleri Genelkurmay karargâhından aradıkları isimlerden biri de ABD Genelkurmay Başkanı Dunford'du.
Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar'ı derdest eden özel kalemi ve yaverleri tarafından aranmıştı Dunford.
ABD Genelkurmay Başkanı 15 Temmuz'da Afganistan'daydı. ABD'deki makamı arandı, özel kalemindeki görevliler, Dunford'un istirahatte olduğunu belirterek not almakla yetindiler.
ABD İstanbul Başkonsolosluğu darbe girişiminden 6 gün sonra 21.07.2016 günü saat 10.22 de kalkışmanın 2 numarası Adil ÖKSÜZ’ü telefonla arıyor.
Adana'nın Ceyhan ilçesinde 19 Ocak 2014'te MİT tırlarının durdurulmaya çalışıldığını ve karşı çıkan görevliler sayesinde bu eylemin başarısızlığa uğratılıyor.
"Akabinde, FETÖ yöneticisi Bayram Andaç, 20 Ocak 2014'te saat 11.02'de ABD Büyükelçiliği ile irtibata geçiyor ve 48 saniyelik bir görüşme gerçekleştiriyor. Saat 15.21'de ABD Büyükelçiliği ile 46 saniye, saat 15.22'de ABD İstanbul Başkonsolosluğu ile 36 saniye görüşme yapıyor. 24 Ocak 2014'te saat 09.04'de ABD Büyükelçiliği ile tekrar 102 saniye görüşüyor ve 21 Şubat 2014'te de saat 16.21'de ABD Büyükelçiliği ile 101 saniye görüşmesi tespit ediliyor.
FETÖ'den tutuklu olan dönemin Ankara Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Albay Erdal Turna'nın imamı olan, MİT personelinin telefonlarını dinleyen ve tırların durdurulmasıyla ilgili faaliyeti Ankara'da başlatan şüpheli Muharrem Gözüküçük de ilk olarak 6 Mart 2014'te ABD Büyükelçiliği ile saat 11.51'de 33 saniye, saat 14.48'de de 155 saniyelik görüşme gerçekleştiriyor.”
Hamamcısı Büyükelçiliği arıyor görüşüyor.
Davulcusu, zurnacısı, kurnacısı büyükelçiliği arıyor görüşüyor.
Hasılı “imam” kodlu işbirlikçiler; meslek ve görevlerine bakılmaksızın istedikleri anda ABD Büyükelçiliğini arayabiliyorlar.
Sıradan bir lokantada rezervasyon yaptırmak için bile bu kadar kolay görüşme yapamazsınız.
Mübarek Büyükelçilik değil, pavyon...
Ve Millet olağanüstü cesaretiyle beslemelerinin defterini dürdükten sonra ABD; halkın oylarıyla seçilmiş hükümetin yanında (!) yer alıyor.
Inınınnnn..
Yalan söyleyenin…..