Dua kelimesi, istemek, dilemek, yalvarmak, çağırmak, seslenmek anlamlarına gelmektedir. Dua, kulun bütün benliğiyle, derin bir saygı içerisinde Rabbine yönelerek istek ve dilekte bulunmasıdır. Dua, kulun kendi acziyetini, noksanlığını bilerek, Yüce Yaratıcının büyüklüğünü anlayarak ihtiyaç ve isteklerini Yüce Allah’a arz etmesi ve O’ndan yardım dilemesidir. Dua, rahmet hazinelerinin anahtarıdır. Dua, sınırlı ve aciz kulun sınırsız ve sonsuz güç ve kudret sahibi Rabbi ile kopmayan bağıdır. Muhammed İkbal’e göre dua ve ibadet, kâinatın dehşet verici sessizliği içinde insanoğlunun kendisine bir cevap bulmak için hissettiği derin hasret ve iştiyakın ifadesidir. (Selahattin Parladır, DİA, Dua, IX, 531) Dua ihtiyaç anahtarıdır, ihtiyaç sahiplerinin dinleneceği, çaresiz kalanların sığınacağı ve ümit sahiplerinin nefes alacağı yerdir. (Abdulkerim Kuşeyri, Kuşeyri Risalesi, Terc. Şeyhülislam Sadettin Efendi, s. 358)
Rabbimiz “Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.” (Bakara, 2/186) buyurmuş ve bu ayette dua edenin duasını kabul edeceğini va’d etmiştir. Bu müjde iman etme ve Allah’ın davetine uyma şartıyladır. Cenabı Hakkı övme, hamd etme, O’ndan af, afiyet ve nimet istemek duadır. “Dua ibadetin özüdür” (Tirmizî, Daavât, 1) hadisinden de anlaşıldığı üzere dua bizatihi kulluk, ibadetin ta kendisi, özü, iliği ve beynidir. Dua eden ibadet halinde ve kulluk üzeredir. Zikir, tesbih, hamd, senâ, şükür, tövbe, istiğfar, tevekkül, istiaze, besmele vb. hepsi duadır.
İnsan psikolojisinde, sonsuz bir kudrete sığınma ve bağlanma ihtiyacı vardır. İnsan yeryüzünün halifesi, kâinatın göz bebeği, en değerli varlık olsa da birçok noktada aciz ve zayıftır. İnsan, inanma ihtiyacı duyan, sıkıntılı zamanlarında güçlü bir varlığa sığınmak isteyen bir varlıktır. Bu bağlamda dua ile kişi rahatlar ve ferahlar, gönlündeki darlık gider. Dua ile kişi, yüce, sonsuz güç ve kudret sahibi Rabbinin kendisini işittiğini, gördüğünü, yakınında olduğunu bilir. Dua, kula güç ve moral verir. Zira Cenab-ı Hak “Nerede olursanız olun, O (Allah) sizinle beraberdir.” (Hadid, 57/4) buyurmuştur.
Dua, fırtınalı denizde emin limana demir atmaktır. Kimsenin bizi dinlemediği bir anda sırrımızı paylaşmaktır Rabbimizle. Dua kulun Yaratıcısı ile kurduğu kuvvetli bir bağdır. Dua, kul ile Allah arasında vasıtasız iletişim, halini Rabbine arz etmesidir. Kul bilmelidir ki Rabbi, kendisine çok yakındır. “Biz, ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf, 50/16)
Dualar mutlaka kabul olunur. Cenab-ı Hak dua edenin isteği uygunsa istediğini verir. Şayet uygun değilse dünyada vermeyip, ahirette ona sevap verir yahut Allah-u Teâlâ kulun duasına mukabil cennette ona yüksek dereceler verir. Dua edip istenilen verilmemişse bu, duanın kabul olunmadığı anlamında değildir. Allah-u Teala bazen kulun duada istediklerini vermez. İstenilen verilirse kul zarara uğrayabilir. “Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz.” (Bakara, 2/216)
“(Ey Muhammed!) De ki: “Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin!” (Furkan, 25/77) “Allah’a duadan daha değerli bir şey yoktur.” (Tirmizi, Deavat, 1) “Allah haya sahibidir, çok kerimdir. Bir insan iki elini kaldırıp kendisine dua ettiği zaman, o kalkan iki eli boş çevirmekten haya eder.” (Tirmizi, Deavat, 118) ayet ve hadislerden anlıyoruz ki dua, müminin hayatının ayrılmaz parçasıdır. Dua, sadece namaz ile sınırlı tutulmamalıdır. Her daim, temiz yerlerde dua edilebilir. Unutulmamalıdır ki dua sadece zor ve sıkıntılı günlerle de sınırlı tutulmamalıdır. Geniş ve rahat günlerde de dua edilmelidir. Bizler geniş ve rahat günlerde Rabbimizi hatırlarsak, Rabbimiz bizi dar ve sıkıntılı günlerde unutmayacaktır. Yüce Rabbimiz dualarımızı kabul buyursun.