Doğumda beşikle başlayıp, ölümde tabutla sona eren hayatımızda ahşabın yeri tartışılmaz. Murat ve Mustafa Atalı kardeşler, ahşaba hayat vererek çocukları zararlı oyuncaklardan korurken, Çankırı’nın tanıtımını da gerçekleştirip çifte mutluluk yaşıyor. Çankırı’ya kazandırdıkları para girişi ise bu mutluluklarını taçlandırıyor. Dünyaya gelir gelmez marangoz dedeleri Mehmet Atalı’nın sanatı ile tanışıp, talaş içinde büyüyen Atalı kardeşler, yaklaşık 6 yıl önce ahşap oyuncak imalatına girdi. Küçük Sanayi Sitesi’nde mütevazi atölyelerinde ziyaret ettiğimiz Atalı kardeşlerden Mustafa Atalı’nın anlatımı ile oyuncak sektörüne girişleri şöyle olmuş: “ Büyük bir marketin oyuncakçı reyonuna girmiştim. Plastik kokusu beni çok rahatsız etti. ‘Zararlı malzeme çocuğun oyuncağı olamaz, daha sağlıklı çözüm bulmak lazım’ dedim. ‘Basit kalıpla yapılmış, çabuk kırılabilen, kırıldığında çocuğun artık keyif alamayıp bir kenara atacağı oyuncaklar yerine sağlam ve sağlıklı oyuncak yapılamaz mı’ diye düşündüm. Bundan yola çıkarak ‘mevcut atölyemizde yapabilir miyiz?’ diye araştırma yaptık. Ufaktan arabalar, objeler yaparak işe başladık. Yavaş yavaş talep görmeye başladı.” Kendilerini her zaman minnet ve şükranla andığımız dönemin valisi Vahdettin Özcan’ın teşviki, Esnaf Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı Osman Karadeniz’in desteği ile “İstanbul Tanıtım Günleri”ne katılan Atalı Kardeşler, bu daveti ahşap oyuncak sektörü girişimlerinde dönüm noktası olarak değerlendiriyor. ÇAYASAD’ın fikri ile YUNUS Market’te ahşap oyuncak festivali gerçekleştiren Atalı kardeşler, o günleri şöyle anıyor : “Çankırı’da İstanbul’dan daha fazla olumlu tepki aldık, daha çok beğenildi. Bunlar bizi motive etti. Yavaş yavaş imal etmeye, satmaya başladık. “ Başlayan festival dönemi ile festivalden festivale koşuşturan Atalı kardeşler kendilerini keşfeden, İstanbul’da faaliyet gösteren Anadolu El Sanatları Derneği’nden (ANELSANDER) övgü ile söz ederek, “ İlk katıldığımız Büyük Çekmece Festivali, Dünya’da en iyi seçilen festivallerden biri. Orada da kendimizi tanıtırken Çankırımızı da en güzel şekilde temsil ettik.” diye konuştu.ÇANKIRI HAFİFE ALINACAK BİR ŞEHİR DEĞİL Önemsedikleri Çankırı tanıtımına satır başı açan Mustafa Atalı” Çankırı adı Çankaya ile karıştırılıyor. Çok yanlış! Çankırı sonradan olmuş şehir değil. Çankırı, Cumhuriyetin kuruluşu ile yaşıt vilayet olmuş, unutulacak, hafife alınacak bir şehir değil. Çankırı, gelenekleri, yemeği, kullandığı öz Türkçe ile uzak zamanların yakın kenti. Her şeyi ile farklı, güzel bir kent. Sergimizi gezen yerli ve yabancı ülke katılımcıları hem oyuncağın güzelliğine bakıyor, diğer taraftan Çankırı’da yapılmasından ayrı güzellik buluyor. Küçük bir şehirde böyle bir oyuncak yapılmasında hayretini gizleyemiyor. Bunları yaşadıkça Çankırı’yı daha fazla ön plana çıkarmak için gayret sarf ediyoruz. Çankırı, havası en temiz, şirin, yaşanacak şehir diye reklamını yapmak, Çankırı’nın temsilcisi olmak bizlere ayrı onur ve gurur veriyor, çok keyif alıyoruz. “ sözleri ile duygularını samimi şekilde yansıtırken, Çankırı’yı Çankaya ile karıştıranları da coğrafya bilgisinden yoksun kişiler olarak eleştirmekten geri kalmıyor. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü desteği ile tornalarını da yanlarına alarak katıldıkları Kastamonu Ahşap Fuarına değinen Atalı, “ Tornamızda çektiğimiz topaç ilgi odağı haline geldi, hayran kaldılar. Ahşabın merkezi Kastamonu’ya topacı tanıttık. Fuarın göz bebeği standımız üst düzey yetkililerin uğrak yeri haline geldi. “ dedi.Çocuklara karşı aşırı sevgisinin ahşap oyuncağa başlamalarının başlıca nedeni olarak gösteren Murat Atalı, “ Ülkemiz çocukları zararlı oyuncaklarla oynamasın. İnsanlara ahşabı sevdirmek, çocukların sağlıklı, bıkmadan oynayacağı oyuncaklar üretmek, geleneklerimizin unutulmamasını sağlamak için gayret ediyoruz. Ülkemiz küçük bir ülke değil ki! Dev ülke... Niye biz yapmayalım, niye büyüklerimiz bize destek olmasın! İhtiyacımız en çok manevi destek. Bir yerlere gidecekken birilerini araya koymayalım istiyoruz “ diye konuştu. Ülkemizin oyuncak ithal etmesi taraftarı olmayan, ahşap oyuncak için en uygun ve tercih edilen malzeme kayın ağacının ülkemizde bol miktarda bulunduğunun altını çizen Mustafa Atalı, “ Bu ülke oyuncağını da yapabilsin. Çin’den, uzak doğudan gelen ahşap oyuncakların içi MDF, kullandıkları boyanın ne olduğu belli değil. Bizim kullandığımız boyalar dünya standardında boyalar. Boya içinde kurşunun yokluğu ile ilgili olarak su bazlı boya kullanıyoruz. Bizim için çocuğun sağlığı para kazanmaktan çok çok ilerde. Yurt dışında olduğu gibi ülkemizde de el yapımı oyuncak pahalı olmasına rağmen çocuklarımız rahatlıkla oynasın diye bizim oyuncaklarımız o denli pahalı değil “ifadelerine vurgu yaptı. SERİ ÜRÜNLER RUHSUZ OLUYORHedeflerinin ne olduğu sorusuna cevap veren Mustafa Atalı, “ Ülkemizin içinde bulunduğu durum belli, piyasalar oldukça sıkıntılı, insanların alım gücü biraz düşük. Ahşap oyuncak ilk bakıldığında pahalı gibi görülebilir. Hâlbuki ahşap oyuncak plastik oyuncağı 10-15 kez eskitecek sağlamlığa sahip. Bir kere para veriyorsunuz, çocuk onu kırmıyor, uzun süre oynuyor, ilerde bir makama geldiğinde çalışma masasına süs olarak koyabilecek kadar uzun ömre sahip. Amacımız ilerleyen zamanlarda ahşap oyuncağı herkesin alabileceği şekle sokabilmek, üretimimizi bu oranda artırabilmek. “ şeklinde düşüncelerini aktaran Atalı, ahşap oyuncağın kıymetini, değerini düşürdüğü, el yapımından çıkardığı için fabrikasyon seri üretimi düşünmüyor. Lazer vb kesimden uzak duran Atalı, “ Bizim üretimimizin beğenilirliği el yapımı olması. Seri olan ürünler ruhsuz oluyor, sanatçının ruhunu yansıtmıyor. Çok çok yapıp işi ticarete döküp çok para kazanıp ruhsuz oyuncaklar yapmayı düşünmüyoruz.” diye konuştu. Sırt sırta veren Atalı kardeşler işlerine verdikleri değer nedeniyle üretim aşamasında denedikleri, ancak başarısızlıkla sonuçlanan 3. kişiyi sokmayıp el emeği göz nuru oyuncakları çocukların hayal dünyasına katıksız sunuyor. Kardeşler, büyüklerinin desteği ile sanatın geleceği için yetiştirecekleri elemanlar yanında şehir merkezinde ürünlerini tanıtacakları yer, örneğin sanatkârlar çarşısı kurulmasını istiyor. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü desteği ile tornalarını da yanlarına alarak katıldıkları Kastamonu Ahşap Fuarına değinen Atalı, “ Tornamızda çektiğimiz topaç ilgi odağı haline geldi, hayran kaldılar. Ahşabın merkezi Kastamonu’ya topacı tanıttık. Fuarın göz bebeği standımız üst düzey yetkililerin uğrak yeri haline geldi. “ dedi.TOPRAĞIN KABAHATİ YOK“ Evrensel oyuncak türleri yanında Türk kültürünü yansıtan oyuncaklar yapıyoruz. İskilip kağnısı, topaç, kaynana zırıltısı bunlara örnek. 40 çeşit ürün yelpazesine sahibiz. Bunları çoğaltabiliriz ancak geçim telaşı nedeniyle zihnen rahat olamıyoruz.” diyen Atalı kardeşler, pazarlarının; Çankırı Belediyesi başta olmak üzere bazı belediyeler, anaokulları, festivaller, birkaç mağaza olduğunu kaydederek, el sanatları ile uğraşan tüm arkadaşları adına resmi kurumlara seslenerek, “Aldığınız hediyelik eşyaları dışarıdan alma yerine, ver siparişi. Zira kendi yağımızla kendimiz kavruluyoruz. Satış artmalı ki, biz de işimizi hızlandıralım.” Çankırı’nın sanayi yönünden gelişemeyip hiç olmazsa turizm yönünden gelişmesi gerektiğine vurgu yapan Mustafa Atalı, “ Çankırı Safranbolu gibi neden olmasın. Şehrin yerel ürünleri buna elverişli. Dışarıdan Çankırı’ya insan gelmesi lazım. Çankırı toprağından çömlek olmaz derler. Biz çalışmadıktan sonra toprağın ne kabahati var. Toprak aynı toprak. Çankırı’nın havası da toprağı da güzel, herşeyi var helva yapacak adam yok. Bir iş yapabilmek için Çankırı’dan daha iyi yer olamaz. Sessiz, sakin, ulaşım kolay. Çankırı tanıtımı için bazı organizasyonların düşünülmesi unutulmuş, eksik bırakılmış olabilir. Olabilir!.. Çok zor değil. Yapılır, çok da güzel olur. Çankırı’da yerimiz de var.” diyerek Ankara Altınköy’ü örnek gösterdi, Çankırı’nın bir festivali olmamasını eksiklik olarak altını çizdi.
GÜNDEM
22 Eylül 2017 - 07:31
Turizm elçisi Atalı kardeşler
Ahşap oyuncakla Çankırı sınırlarını zorluyor
GÜNDEM
22 Eylül 2017 - 07:31